BLOG-11 İŞBİRLİKÇİ YARATICILIĞIN VE YÖNETİMİN ÖĞRENİLMESİNDE DANSTAN YARARLANMA

 

İŞBİRLİKÇİ YARATICILIĞIN VE YÖNETİMİN  ÖĞRENİLMESİNDE DANSTAN YARARLANMA

Prof. Dr. Ali Balcı

Yönetimin Öğrenilmesi

Yönetim Öğrenimi- Yönetimin Öğrenilmesi (YÖ), örgütsel ve toplumsal seviyelerde eğitim, öğretim ve geliştirme girişimleriyle ilgili bireysel öğrenme süreçleri bütünü olarak  kavramsallaştırılabilir. YÖ, farklı bağlamlarda öğrenme ve farklı eğitim biçimleri arasındaki karşılıklı bağımlılığı araştırır. YÖ, bireysel ve işyeri sorunlarından sosyal, ekonomik ve politik gelişmelere  kadar geniş bir yelpazedeki konuları kapsar. YÖ’nün, yıllar içinde bir dizi temanın ele alındığı bir şemsiye terim olarak geliştiği görülmüştür. YÖ, geliştirme ve yetiştirme gibi kavramlar arasında nasıl köprüler kurulabileceğini gösterme kapasitesine de sahiptir. Bu farklı kavramları bütünleştirmeyi amaçlayan bütünsel bir terim olarak YÖ, eğitim, geliştirme ve öğretimin nasıl kavramsallaştırıldığı ve tanımlandığını, aralarında ayrım yapıldığında kullanılan kriterleri ortaya koymaya  çalışır. Alanın mevcut durumuna ilişkin bir incelemede, Antonacopoulou 2000 yılında, bazı kavramsallaştırmaların sürece odaklandığını, diğerlerinin ise yönelim, yöntem, içerik ve ilgili kesinlik derecesine odaklandığını göstermiştir. Bununla birlikte, eğitimin (education), spesifik olmaktan çok daha geniş ve genel olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir. Öte yandan yetiştirme (training), daha dar ve belirli ihtiyaçlara odaklı olarak algılanırken, gelişmenin (development) hem eğitim hem de öğretimi gerektirdiği ve sürekli iyileştirme kavramını içerdiği algılanmaktadır. Eğitim, öğretim ve gelişimin çeşitli tanımlarının gözden geçirilmesi, ayrıca öğrenmenin amaçları, zamanı, yöntemleri, içeriği ve bağlamı hakkında çok az tartışma olduğu görülmektedir (Reid ve diğerleri, 1993, in Buckley & Kaplıca, 1990  gibi). Eğitim, öğretim ve geliştirmenin farklı içgörü seviyelerine yönelik olduğu düşünülürse de, bu süreçlerin her birinin diğerlerinin  unsurlarına sahip olduğu ve bazı yorumcuların da bunu kabul ettiği görülür (Buckley & Kaplıca, 1990).

Eğitim, öğretim ve geliştirmenin gerçekleştiği bağlamın, amaçları, tanımlanma şekillerini ve bireysel öğrenme ile ilgili oynadıkları rolü etkilediği görülmektedir. Bu nedenle, bir toplum bağlamında eğitim, öğretim ve gelişime atıfta bulunulduğunda, bireysel öğrenmeye yapılan vurgu, örgütsel bağlamda yer alan aynı süreçlerden oldukça farklı olabilir. Görünen o ki, bağlam ne kadar genişse, paydaşların sayısı o kadar büyük olacak; ortak bir tanım geliştirmek ve ortak bir hedefler kümesini sürdürmek o kadar zor olacaktır. Bu nedenle, bireysel öğrenenin etkileşime girdiği daha yakın bağlam olduğu için örgütsel bağlam, bireylerin öğrenmesi üzerinde daha güçlü bir etkiye sahip olabilir. Bu sorunlar, makine kuramı öğreniminin yıllar içinde neden bir dizi temayı barındırdığını açıklamaya yardımcı olur. Bu temalar, hem bu alandaki yaygın eğilimlerinin gözden geçirilmesinden hem de bu geniş ve büyüyen alanda zaman içinde farklı noktalarda ana tartışmalardan elde edilmiştir. Gray ve Antonacopoulou, 2004'te yayınlanan derlemelerinde, on yıllık bir süre boyunca (1994-2004) YÖ’deki ana tartışmalara genel bir bakış sunmuşlardır. Daha yakın zamanlarda, Wankel ve DeFillipi, (2005, in Antonacopoulou, 2006)   bir dizi son gelişmeleri yakalayan ve gelecekteki beklentileri özetleyen “Yönetim Eğitimi ve Gelişiminde Araştırma” başlıklı bir dizi başlatmışlardır.  Dizideki; “Gerçek Dünya Projeleri Yoluyla Yöneticileri Eğitmek”, “Yarının Teknolojileriyle Yöneticileri Eğitmek”, “Yeni Vizyonlar Olarak  Lisansüstü Yönetim Eğitimi, “Uluslararası Yönetim Eğitiminin Son Noktası” ve diğer başlıklardan,  dikkat çeken ve gelecekteki tartışmalarla ilgili olmaya devam edecek olan üç ana tema tespit edilmiştir. İlk olarak, küreselleşme ile ilgili olarak YÖ'nün rolü; ikincisi, pedagojik uygulamaya yansımalar ve gelişmeler ve üçüncüsü, örgün (örgütsel, sınıf) ve resmi olmayan bağlamlarda öğrenmenin karmaşıklığı (Antonacopoulou, 2006 ).  

Yönetimin Öğrenilmesinde Danstan Yararlanma

            Aşağıda, yönetimin öğrenilmesinde ilginç bir yaklaşım olarak danstan nasıl yararlanılabileceğini tartışan belki de ilk araştırmaların  (Behl, 2017; Behl, 2019) bir ölçüde bir versiyonu olan bir araştırma ( Satama, Blomberg ve Warren, 2021)  ayrıntılı olarak, büyük ölçüde yazarlarının ağzından tanıtılmaktadır.

Bu çalışmada iki dans prodüksiyonunun duyusal etnografisine dayanmak suretiyle, profesyonel dansçıların sahne arkasında yaratıcı süreçleri müzakere etmelerinin incelikleri gösterilmek istenmiştir. Araştırma, işbirlikçi yaratıcılığın, insanların ilişkilerinde sahip olduğu anlam, fikir ve yorumların sürekli müzakeresinden  ortaya çıkan;  diğer bir deyişle  başkalarıyla ilişki içinde dünyada olmanın duyusal, empatik ve düşünme yollarının doğurduğu kolektif bir sosyal fenomen olduğu fikrine dayandırılmıştır.  Dansta işbirlikçi yaratıcılık; doğrusal, düzenli bir süreç olarak değil, dansçıların bedenlerin ince-nazik  (subtle) jestleri ve hareketleriyle birbirlerinin fikirlerini dinleyerek, hissederek ve empati kurarak ortaya çıkan dağınık, karmaşık ve somutlaştırılmış bir süreçtir. Bu konu, yaratıcılıkla ilgili ana akım araştırmalarda büyük ölçüde eksik kalmıştır. Örneğin, “Yaratıcılık El Kitabı”ndaki (Sternberg, 1998) 24 bölümden hiçbiri açıkça yaratıcı sürecin somutlaşmış, ince niteliklerini ele almada, yaratıcı eylemleri temellendirmede beden ve duyuların rolünü çalışmamıştır.  İşbirlikçi yaratıcı çalışmalarda bedeni vurgulamak, yeni örgütsel ortamın ince nüanslarını ve çalışma uygulamalarını anlamada yardımcı olacaktır.

 

Açıkça araştırmacılar, bedensel bir örgütsel bağlamla meşgul olmanın bedeni ve yaratıcılığı araştırmak için en etkili yol olduğuna inanmışlardır. Araştırmada, Kenny'nin (2014) cazda işbirlikçi yaratıcılık ve tiyatro üzerine olan çalışması ile tiyatro içi çalışmalar (Biehl-Missal, 2010; Sawyer, 2003; Sawyer ve DeZutter, 2009), eğitim ile çalışmalar (Craft, 2008), mesleki hizmet firmaları (Hargadon ve Bechky, 2006) ve oyuncak tasarımcıları (Elsbach ve Flynn, 2013) çalışmalarından  esinlenilmiştir. Araştırmada, yukarıda bahsedilen çalışmalar tarafından üretilen bilgi, katılımcılar arasındaki mikro jestler ve ince, bedensel eylemlere yoğunlaşarak genişletilmek istenilmiştir. Daha spesifik olarak araştırmada, profesyonel dansçıların günlük işlerinde, özellikle de danslarının üretken bağlamında pratik ve provalardaki işbirliği sürecinde ortaya çıkan bedensel ilişkilerinin ince nüanslarını (subtle nuances of embodied relations) araştırmaya odaklanılmıştır. Araştırmanın odak sorusu şu olmuştur: Bedenlerimiz iş yerinde işbirlikçi yaratıcılığa hangi incelikle katılmaktadır?

Araştırmacılar dansı, işbirlikçi yaratıcılığın bedenleşmiş-somutlaşmış (embodied) ince nüanslarını keşfetmek için yararlı bir bağlam olarak görmüşlerdir. Çünkü profesyonel dansçıların işi küçük, incelikli, nazik ve sıklıkla tekrarlanan, bedensel etkileşimlerden oluşur. Bu nedenle, işbirliğinin duyusal özelliklerini anlamak,  ofis tabanlı çalışma gibi günlük ortamlardan ziyade profesyonel bir dans bağlamında daha kolay tanımlanabilir. Yine de, ilişkilerin bedenleşmiş halinin, dolayısıyla  işbirlikçi yaratıcılığın ofis tabanlı bilgi çalışmasında da bir dereceye dek olduğu görülür.

Spesifik olarak, belirli paylaşımları algılamanın ve bunlara uyum sağlamanın, her şeyden önce beden aracılığıyla gerçekleştiği hatırlanmalıdır. Başka bir deyişle, sezgisel algılama, iş arkadaşlarının varlığı, ruh hali ve hareketi, prodüksiyonlarda işbirlikçi yaratıcılığın temeli olarak görülmektedir. Birkaç çalışma, somutlaşmış bilmenin ve genel olarak örgütsel yaşamdaki diğer estetik bilme biçimlerinin yaratıcılıktaki rolünü  ortaya koymuştur(örn. Dovey ve diğerleri, 2017; Küperler, 2017; Rigg, 2018; Rosa ve diğerleri, 2008; Stierand, 2015; Styre, 2011, in Behl, 20217).

 

Dans ve Örgüt

Araştırma, sanat ve beşeri bilimler bağlamında  yönetim araştırmalarıyla dans teorisi ve yöntemlerini bütünleştiren (entegre eden) ilk kapsamlı çalışmadır. Dans, dinamikleri ve değişimi temsil eder ve geleneksel yönetim teorisi tarafından göz ardı edilen ve baskı altına alınan, “hareket eden bedeni” merkeze koyar. Lider olmak aynı zamanda lider gibi hareket etmek anlamına gelir ve bu konuda balerinlerden ve modern dansçılardan kritik dersler alınabilir. Liderliğe, grupları kelimeler olmadan yöneten müzisyenlerin, şeflerin ve DJ'lerin çalışmalarında olduğu gibi bir diyalog olarak bakılabilir. Örgüt alanında, müzede veya tekno kulüpte hareket, bir koreografi ve mekana özgü performans olarak anlaşılabilir. Hareket, ayrıca pratik olarak liderlik ve çalışan geliştirme atölyelerinde  kullanılabilir ve bir örgütsel  araştırma yöntemi olarak kabul edilebilir. Araştırma; dans çalışmalarında ve örgüt araştırmalarında yönetim konularını keşfetmek için disiplinler arası sağlam bir duruş sergileyerek, uygulayıcı hesapları ve araştırma projeleri üzerinde düşünerek, hareket eden beden anlayışımıza yenilikçi bir katkı sağlamayı; ekip çalışması, liderlik, cinsiyet hakkında yeni anlayışlar üretmeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın, ayrıca örgütsel davranış ve eleştirel yönetim çalışmaları disiplinlerine önemli bir katkı sağlaması ve bir ölçüde akademik literatürün sınırlarını zorlaması beklenebilir ( Behl, 2017).

Dansla ilgili teori ve yöntemlerin  yeni bir alanda yönetim çalışmalarında  tartışılması yönetime katkı getirebilir. Teorik olarak  yönetim sadece  bir bilim (science)  değil bir sanattır da. Örgütler dansa benzer, dans gibidir; çünkü  onlar  dinamik, kompleks ve sürekli değişen varlıklardır.  Örgütler  sadece rasyonel olarak anlaşılmaz, ayanı zamanda onların  bedenleşmiş-somutlaşmış (embodied) tecrübeler için  bir şeyleri vardır. Dolayısıyla dansın örgüt ve yönetimi anlama ve öğrenmede önemli bir rolü vardır. İş örgütlerinde  hareket ekzersizleri, yönetim ve örgütte yeni bilme ve yapma formlarını destekleyen bedensel (bodily) tecrübeler sağlayabilir.  Dans, öz araştırma (self exploration) ve grup  geliştirmede, keza yöneticilerin, liderlerin  sürekli yeni durumlara uyum yapmalarında ayrıca da bireylerin içsel olarak  kendilerini dinlemelerinde,  diğerlerinin  nasıl hissettiklerini ve reaksiyon gösterdiklerini anlamalarında yardımcı olabilir.

            İşte, başkalarının bedenleri ile birlikte  var oldukları yüze etkileşimlerde  dans eksersizleri faydalıdır.  Dans; günümüzde özellikle de Covid-19 salgın döneminde yaşanan   dijitalleşme, dijital iş formlarına ve etkileşime rağmen hala  özel bir potansiyeldir.  Dijital çalışmalar, katılımcı büyümesi ile daha fazla belirsiz ve dinamik durumlar arasındaki mesafeyi esas alan bir ölçüde ortadan kaldıran  çalışmalardır. Bireyler bedenlerinde  yaşayan (resides) anlayışlarına  güvenmek durumundadır. Bireyler  belirsizliği ve dinamiği ve insanlararası kaçak alanları (fugitive spaces)  yönetmek durumundadır.           Böyle bir  mesafe üzerinde  kişilerarası işbirliğinde  diğerleri ne yapıyor göremezsin; ancak  diğerlerinin  ne yaptığı ile ilgili  empati geliştirebilirsin.  Tüm bu unsurlar  dansta merkezi konumdadır.    

 

Dansçıların İşinin (Dansçılığın)   İşbirlikçi Bir Yaklaşım Olarak Duyusal Etnografi ile Araştırılması

Bu araştırmada, araştırmacının, kendi bedensel deneyimlerine dayalı olarak örgütsel fenomenler hakkında deneyimleme, yorumlama ve yazma süreci olarak anlaşılan  etnografik metodolojik bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu yaklaşım, alan notlarından bedensel bilgiyi açıkça ön plana çıkarmak için araştırmacının duyusal yetilerini "açması" anlamına gelmektedir. Daha spesifik olarak, bu yaklaşım, davranış ve etkinlikler hakkında olağan girişler öncesinde, araştırmacının nasıl hissettiğine dair notlar, fotoğraflar, zihin haritaları ve eskizler ve mekanlar, yerler, etkileşimler ve olaylarla ilgili bedensel izlenimlerini içeren bir "çoklu ortam" alan günlüğü tutmayı gerektirmektedir. Bu "önce beden" (body-first)” izlenimleri, geçici konuşmalar ve etkileşimler sırasında paylaşılan bedensel anlayış için bağlantılar oluşturur; daha sonra çalışmadaki katılımcılarla empati kurmak için bir temel olarak kullanılır. Bu yaklaşım, Pink'in (2009) açıkladığı gibi, fenomenolojik antropolojiden ilham alan "duyusal etnografi" olarak bilinir. Aynı zamanda çok-duyulu etnografi olarak da adlandırılır ve duyusal metodolojileri içeren daha geniş bir akademik çalışma yelpazesinde gömülü bir yaklaşım olarak tanımlanır. Duyular etkileşimli, uyarlanabilir ve akışkandır; yaşamın anlamlı yönlerini deneyimleme modları olarak hizmet ederek insanların günlük yaşamlarını şekillendirirler. Duyusal etnografi, aktörlerin öznel, fiziksel deneyimlerinin kültürel ve sosyal olarak (yeniden) üretildiğini vurgular.  Bu nedenle, işbirlikçi yaratıcılığın bedenleşmiş-somutlaşmış  inceliklerini ( embodied subtleties) çalışmak uygun bir araştırma yaklaşımıdır.

Araştırma materyali. Araştırma materyali,  hem bale hem de çağdaş dans türlerinden oluşmuştur. Bale, kesin şekil, çizgi, koordinasyon ve performans nitelikleriyle ilgilenirken, çağdaş dans balenin geleneksel kontrollü ayak işlerini modern doğaçlamalarla birleştirir. Aynı çalışma içinde farklı dans türlerini birleştirmek, ince bağlamsal farklılıklara rağmen, işbirlikçi yaratıcılığın şaşırtıcı bir şekilde benzer şekillerde canlandırıldığı yolları göstermektedir. İki yıl boyunca, 2011-2014 yılları arasında Suvi, iki ayrı serbest (freelance) provada yer almıştır. Çalışmada iki dans prodüksiyonu uygulanmıştır. İlki, iki emekli balerin tarafından iki aylık bir prodüksiyon, diğeri ise  14 aylık serbest üretim bir prodüksiyondur. Suvi, kişisel olarak onlarca yıldır dans pratiği yapmış ve bu nedenle kısmen  araştırma ortamı alan hakkında bilgilidir. Annika, ayrıca sahada neler olup bittiğini anlamak ve malzemeye karşı bir duyarlılık geliştirmek için dans pratiği yapmış, serbest yapım provalarından birini ziyaret etmiştir. Böylece hem Suvi hem de Annika, araştırma boyunca estetik duyarlılıklarını kullanabilmişlerdir. İlk dans prodüksiyonu, biri erkek olan iki emekli bale dansçısı tarafından üretilmiş ve icra edilmiştir. İki dansçı ve diğer yandan, bale çalışmaları klasik kurallarla kısıtlanmamıştır. İkinci dans prodüksiyonu, bir koreografın çalıştığı serbest bir performanstı ki  beş dansçı, birkaç müzisyen ve bir besteci, bir makyöz ve teknisyenlerden oluşuyordu. Koreograf, iki yıl önce Londra Çağdaş Dans Okulu'ndan mezun olmuş ve dünya çapında performans sergilemiştir. Dansçıların farklı eğitim geçmişleri vardı, kendilerini hareket yoluyla ifade etme biçimlerini etkileyen ve ortak üretimde çalıştılar. Birkaç dansçı klasik bale eğitimi almıştı. Diğerleri ise çağdaş dansta bir geçmişe sahipti.

Bu çalışmada, işbirlikçi bir yaklaşım benimsenmiştir. Saha çalışması aşamasında araştırmacılardan Suvi, müziği açıp kapatarak ve prodüksiyonun belirli bölümlerinin veya bölümlerin nasıl göründüğü hakkında geri bildirimde bulunarak provalara aktif olarak katılmıştır. Bu nedenle, işbrlikçi yansıtma (collective reflection) araştırma süreci boyunca bir öğrenme biçimi haline gelmiş, profesyonel dansçılar genellikle araştırma materyalinin ortak araştırmacıları ve ortak yaratıcıları olarak hizmet etmişlerdir. Daha sonra, Suvi ve Annika bu çalışmanın  geliştirilmesi sürecinin en başında, potansiyel araştırma fikirlerini birlikte tartışmış ve üzerinde düşünmüşlerdir. İşbirliğine dayalı yaratıcılık fikri, Suvi ve Annika’nın ilgili araştırma alanlarını ve uzmanlıklarını tartışması ve daha sonra Samantha'nın benzer konuları araştırma ve estetik araştırma yöntemleri konusundaki uzmanlığından yararlanmak için onlara katıldıklarında ortaya çıkmıştır.

Verilerin analizi. Çalışmadan elde edilen araştırma materyali; katılımcı gözlemleri, fotoğraflar, dansçılar ve diğer katılımcılarla video klipler ve çok sayıda gayri resmi sohbetten oluşturulmuştur.  Suvi, her iki prodüksiyonun provalarına her zaman başından sonuna kadar haftada üç ila dört kez katılmış ve her iki prodüksiyonun provalarının uzunluğu günde 2 ila 4 saat arasında değişme göstermiştir. Saha çalışması sırasında Suvi, profesyonel dansçıların hareketlerini ve jestlerini gözlemlerken duyguları, duyuları ve düşünceleri hakkında estetik açıdan hassas bir günlük tutmuştur. Verilerin analizi, Suvi tarafından oluşturulan alan notlarının yakından okunmasıyla başlamıştır. Bu alan notları profesyonel dansçıların çalışmalarında zamanın anlamını yitirdiği anları vurgulamıştır. Analiz, “önce beden”e olan bağlılık doğrultusunda, işbirlikçi yaratıcılıkta bedenleşmiş-somutlaşmış incelikler konusunda değerli  veri sağlamıştır. 

Bulgular, Tartışma, Sonuçlar ve Öneriler

Bu çalışmaya, bedenin işbirliği sürecine nasıl kurnazca, nazikçe  dahil olduğu sorgulanarak  başlanmıştır. Ardından iki kişilik dans prodüksiyonu yoluyla yaratıcılık,  etnografik bir vaka çalışması aracılığıyla araştırılmıştır.  İşbirlikçi yaratıcılıkla ilgili mevcut tartışmalar, ampirik materyal aracılığıyla bedenin sosyal süreçlerdeki öneminin  ihmal edildiğini göstermiştir (Glaveanu, 2011; Hargadon ve Bechky, 2006; Sawyer ve DeZutter, 2009). Bu çalışma, bedenin  sadece dansta değil, aynı zamanda organizasyonel bağlamlarda da önceliklendirilmesinin önemini ortaya koymuştur.  Bu bulgular, çağdaş organizasyonlara ve öz-yönetimli takımlara yönelik yetiştirme  gibi yönetim öğrenimlerinde bedenin ve hareketinin    önemini   ortaya koymuştur.

İşbirlikçi yaratıcılığın danstaki  bedensel inceliklerinden üç boyut ortaya çıkmıştır: (1) Bireysel bedenlerin ötesine geçerek kolektif hırslara ulaşma, (2) meslektaşların mikro jestleri ve bedensel nüansları ve (3) ilk iki yönün ortaya çıkması için sahneyi düzenleyen bedenler arasında oynanan ciddi rol. Bulgular işbirlikçi yaratıcılıkta, sadece zihinsel değil, aynı zamanda son derece samimi bedensel uygulamanın (intimate bodily practice) rol oynadığını  göstermiştir. İnsanların kendileri ve meslektaşları  arasındaki duyusal mikro dinamikleri takdir etmesinin, işbirlikçi yaratıcılık için kritik olduğu, bunun  çağdaş örgütlerde yönetimi öğrenmede önemli rolünün olacağı ön görülmüştür.

 Üyelerin bedenlenmiş incelikleriyle kanıtlanan güç dinamiklerine karşı bir duyarlık geliştirmenin, bunu, bireylerin, başkalarına nasıl tepki verdiklerine dikkat ederek görmelerinin,  hareket yoluyla yaratıcı sürecin önemli bir parçası olduğu görülmüştür. Aynı nedenlerle bedensel inceliklerin  sanal ekiplerin yöneticileri tarafından ciddiye alınmasının gerekli olduğu tespit edilmiş; bu tür ekiplerin video teknolojilerini kullanması veya önemli görevler için fiziksel toplantılar düzenlemesi önerilmiştir. Hatta çağdaş çalışmalar büyük ölçüde kafamızda gerçekleşiyorsa da - veya belki de bu nedenle -bedenlerimizin nasıl iletişimsel anlamlar, mesajlar ve gizli nitelikler ürettiğine dikkat edilmelidir. Bu, farkında olmasak bile, örgütsel ajanlar olarak kendimiz hakkında çok şey açıklamaktadır. Sonunda işbirlikçi yaratıcılık içindeki bedenleşmiş inceliklerin yönetimde nasıl beslenebileceği üzerinde  yansıtıcılık  yapılabilir. Bunu yaparken de  oyunu teşvik etmek üzere  gerekli koşullara dikkat ederek öğrenme ortamlarının  mizaha ve oyunun güç üzerindeki potansiyel asimetrik etkilerine bilinçli farkındalıkla yaklaşmak önerilir.

Araştırmanın bulguları, daha az fiziksel ortamlarla ilgili gelecekteki araştırmalar için bazı ilginç yollar göstermiştir. Tartıştığımız gibi sanal ekiplerdeki somutlaştırılmış inceliklerle (embodied subtle) ilgili çalışmalar, aydınlatıcı olacaktır. Covid-19 pandemisi, örgütler  ve çalışanlar için  sanal çalışmaların daha uygulanabilir olduğunu göstermektedir. Ayrıca bedenleşmiş inceliklerin işbirliğindeki rolünün nasıl olduğuna ilişkin gözlemlediğimiz atmosferlerin  iyimser ve destekleyici olduğu görülmüştür. Pek tabii ki  yaratıcılık, ekipler içindeki gerilimlerden, çelişkilerden ve tartışmalardan etkilenecektir. Bu nedenle, jest  gücünün (gestural power), araştırılması gereken büyüleyici bir konu olacağı düşünülebilir. Bu konunun  cinsiyet, ırk, sömürgecilik veya birimlerarası araştırılması özellikle önemlidir.  Jest gücü, özellikle yaratıcı ortamlarda, işyeri ortamlarında eşitsizliğin ve dışlanmanın devam etmesine neden olabilir.

En geniş anlamıyla, bu çalışma, örgütleri  ve yöneticileri işbirlikçi yaratıcılıkta bedensel hareketlerin rolünü görmeye yönlendirebilir. Hem bedenlerin hem de daha geleneksel sosyal bağlantı ve bilgi paylaşımı yoluyla bedenlenmiş birlikteliğin  varlığına izin vermek, takım dinamiklerine dikkat etmek, oyunun kolaylaştırılması, işbirlikçiliğin ortaya çıkması için çok önemlidir. Kuruluşlar zaten zengin sosyal etkileşim ve sözlü iletişim yoluyla  işbirliğini mümkün kılıyorlarsa da bedensel mevcudiyet ve somut sinyaller, gizli, bilinçaltı ve hatta bastırılmış deneyimleri iletmede önemli bir rol oynar. Küçük ekipler, girişimciler, araştırmacılar yanında  bilgi yoğun profesyoneller bu bulgudan yararlanabilir. Bu bulgu yaratıcı bir çalışma sürecinde  grup üyelerinin hareket ve jestlerine ve somutlaşmış inceliklere  dikkat ederek en küçük fikirlerin bile takdir edilmesini içerir.

Bu çalışmanın bulguları, çeşitli müzakere, yaratma, iletişim  nihayetinde öğrenme süreçlerine bedenin nasıl ustaca dahil edildiğini ampirik olarak göstermiştir. Van Iterson'a göre “bir fikre sahip olmak yaratıcılığın temel bir eylemidir; idea-  fikirler de duygudur”. Bu fikir-duyguların temelde nasıl somutlaştığını (bedenlendiğini), sırayla sonra da başkalarının bedenlerini etkilediğini bu çalışma göstermiştir.

 

Yararlanılan Kaynaklar

Antonacopoulou, E.P. (2000). ‘Reconnecting Education, Training and Development through Learning: A Holographic Perspective’, Education + Training, Special Issue on ‘Vocational Education and Training in SMEs’, Vol. 42, Nos. 4/5, 255-263.

Antonacopoulou, E. (2006 ). Management Learning, in   Editors: Clegg, S. and Bailey, J International Encyclopaedia of Organization Studies, (pp.855-860).

Biehl B (2017) Dance and Organization: Integrating Dance Theory and Methods into the Study of Management. New York: Routledge

 

Biehl, B. (2019). Dans in new areas. Integrating dance methods into Business and Management for Personnel and Leadership  Development. Research, in Dance and Pysşcal Education, 3(1), 17- 30.

Buckley, R. ve  Caple, J. (1990), The Theory and Practice of Training, Kogan Page, London.

Grey C. ve Antonacopoulou E.P. (2004) (Eds) Essential Readings in Management Learning, London: Sage.

Satama, S., Blomberg, A. ve Warren, S. (2021) Exploring the embodied subtleties of collaborative creativity: What organisations can learn from dance. Management Learning, 1-23

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BLOG 13 ELEŞTİREL DÜŞÜNMENİN ÖĞRENİLMESİ VE ÖĞRETİMİ- II

EŞİK KAVRAMLARI VE LİDERLİĞİN ÖĞRENİLMESİ

OKUL MÜDÜRÜNÜN ÖĞRETİM TEFTİŞİ -BLOG 2