BLOG 16. BİR KARİYER PATİKASI OLARAK EĞİTİMDE GİRİŞİMCİLİK I
15. BLOG
BİR KARİYER PATİKASI OLARAK EĞİTİMDE GİRİŞİMCİLİK
Prof. Dr. Ali Balcı
Öz
Girişimcilik yüzyılımızda öne çıkan bir kavramdır. Zira insanların istihdamında ve iyilik halinde yardımcı, önemli bir araç durumundadır. Günümüzde devletler eğitim kurumlarından mezun öğrencilerin istihdamını güvence altına almak istememekte hatta isteseler de kamu bürokrasisi buna imkan vermemektedir. Bu durumda Türkiye gibi genç nüfusun yoğun olduğu ülkelerde belki de çare girişimciliktir. Girişimcilik giderek bir kariyer patikası olarak revaşta olmaktadır. Bu bağlamda bu yazıda girişimcilik tanım ve kuramsal çerçevesi, girişimcilik süreci, girişimcilik kuram ve modelleri, girişimcilik stratejileri tartışılmış; daha sonrasında girişimciliğin kazandırılması ve eğitimi bağlamında , okullara ve özellikle de okul yöneticilerine düşen işlevler tartışılmıştır.
Giriş
Özellikle de 21. Yüzyılda kariyer geçişleri çok yaygındır. Amerika Birleşik Devletlerinde Sağlık, Eğitim ve Refah Bölümünün yaptığı bir araştırmada, beyaz ve mavi yakalıların yaygın olarak mevcut kariyerlerinden mutsuz oldukları tespit edilmiştir. Bu insanlar görece orta statüdeki kariyerlerini, bireysel ve toplumsal tercihleri ve ilgilerinin değişmesi nedeniyle değiştirmek istemektedirler. Pek çok insan yeni kariyer olarak girişimciliğe- küçük iş sahipliğine ilgi göstermektedir. Zira girişimcilik yoluyla sürekli enerji, yaratıcılık ve arınma ummaktadırlar (Weinrauch, uk).
Girişimcilik terimi; sürekli gelişen rekabetçi küresel pazarda risk alma, planlama, düzene koyma, organize etme ve yönetme isteği olarak tanımlanabilir. Girişimciler de, teknolojilere ve ürünlere öncülük etme, liderlik etme, yenilik yapma ve icat etme arzusuyla beslenen hayalperestler olarak ifade edilebilir. Özellikle de 1990'larda dünya ekonomisinin dışa açılması ve bilgi ve bilişim teknolojileri alanındaki büyük ilerlemelerin, iş dünyasında iş yapma şekli üzerinde çok geniş bir etkisi olmuştur. Bu önemli değişiklikler genç ve hırslı insanlara yeni fırsatlar, yeni ufuklar, keşfedilmemiş alanlar sunmuştur. Diğer bir deyişle onları girişimciliğe yöneltmiştir. Özellikle de genç nesli, girişimciliği bir kariyer olarak seçmeye iten başlıca nedenler şöyle sıralanabilir ( Kumar, 2016): (1) Kendinin patronu olma ve bir şeyleri daha iyi kontrol edebilme arzusu, (2) keşfedilmemiş yeni fırsatların bulunduğu değişen küresel ortamda risk alma motivasyonu, (3) Özgün bir plan geliştirme ve uygulama isteği ve (4) finansal açıdan iyi olma ve büyüme yörüngelerini daha önce görülmemiş bir düzeye çıkarma amacı.
Araştırmacılara göre üst düzey yöneticilerin 1/3’ü kariyerlerini, girişimciliğe- küçük bir işletme sahibi olmaya, işinin patronu olmaya- doğru değiştirmektedir. Bu insanlar genelde 40’lılı yaşlarda, çocukları okullarını bitirmiş, ofis rutinlerinden bıkmış yeni heyecan ve denemeler peşindedirler. Ne var ki girişimcilik ruhu diğer profesyonellerde de yaygındır. Örneğin bir çok sivil hizmet çalışanı kamu kariyerinden ayrılarak bir iş sahipliğine yönelmektedir. Bu durum kadınlar arasında da yaygındır. Girişimcilik öğrencileri için kariyer
_________________________________________________________________________
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi
alibalci@ankara.edu.tr
alternatifi olarak küçük iş sahipliği büyük bir yer tutmaktadır. Görülen o ki kariyer geçişi ve kariyer değişikliği zamanımızda mesleki yaşamda hayli yaygınlık göstermektedir.
Endüstrinin de insanların kariyer geçişlerine ilgi gösterdiği görülmektedir. Öyle ki iş dünyası çalışanların kişisel ve işle ilgili ilgilerine yatırım yapmaktadır. Şirketlerin danışmanlık, yedi yıl izni (sabbatical), fiziksel ve yapısal alıştırma programları, yönetici geliştirme gibi etkinlikleri, çalışanlara kariyer planlamada yardımcı olmaktadır. Bu yardım programları ikinci kariyer olarak girişimciliğe ağırlık vermektedir. Pek tabii ki bunun şirketlere önemli katkıları olmaktadır. Örneğin çalışanının sonradan küçük işletme sahibi olması, eski şirketi için değerli bir tüketici, ya da tedarikçi veya küçük ortağı olabilmektedir. Bu yararları nedeniyle olacak ki ABD’de federal hükümet öz istihdamı (self employment) desteklemektedir. ABD’de “Small Business and the Quality of American Life Seçme Komitesi”, küçük işletme sahipliğine ve serbest girişim sistemine katkısını vurgulamıştır. Bu paralel de George Eliot, “Kendin olman için hiç de çok geç değildir” der. Bu sözler orta kariyer olarak öz istihdamı (self employment) düşünenler için hayli güdüleyici olsa gerek ( Weinrauch, uk).
Graduate Management Admission Council (GMAC)’in araştırması da bu gelişmeyi destekler niteliktedir. GMAC, MBA ve İş Masteri programlarına ( Yönetim masteri, uluslararası master ve uzmanlık iş masteri programları gibi) başvuran adaylar olarak GMAT Webstesi’ne baş vuran 9471 bireyden bir örneklem alarak bir araştırma yapmıştır. Bulgulara göre adayların kariyer ilgileri, GME (graduate management education) sonrasında endüstri ve iş işlevleri ile ilgilidir. Taramaya göre adayların çoğu, iş okullarını hayatları için doyurucu görmüşlerse de son 15 yılda öğrencilerin en azından bir çeyreğinin ( %25). GME’den sonra girişimciliğe bir kariyer patikası olarak yöneldiklerini ortaya koymuştur ( GMAC, 2018).
Girişimcilik ve Girişimciler
Girişimcilik bir ölçüde işletme sahibi olmaktır; ancak girişimciliği işletme sahipliği kavramından ayıran temel bir özellikten söz edilebilir; o da girişimcinin sahip olduğu tutumdur. Pace Üniversitesi Girişimcilik Laboratuvarı direktörü Bruce Bachenheimer’e göre (in Post, 2017) girişimcilik, “… yeni bir girişimin yaratılmasından çok daha geniş bir kavramdır; özünde, bir zihniyet - düşünce ve sorunları çözmek ve değer yaratmak için yeni yollar hayal etmektir; oyunculuk yoludur.” Post (2017) girişimciliğin bir tutku, gerçek bir sürüş olduğunu vurgulayarak özetle şunları belirtmektedir: Bir girişimci, eylemlerini yönlendiren benzetme uygunsa bir iç yakıta ve dayanma gücüne sahiptir. Bu üstün enerji, farklı zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olur ve zorluklar oluştuğunda hedeflerin peşinden gitmek için ona güç verir. Başarılı girişimciler genellikle özgüveni ve öz motivasyonu yüksek kişilerdir; inatçı ancak kendi sınırlarının bilincinde olan insanlardır. Girişimcilikte biraz da kurulu düzene bir başkaldırı, hatta saygısızlık vardır. Zira girişimcilikte başkalarının yapmaya cesaret edemediği şeyleri yapmak üzere bir yola çıkma vardır. Ayrıca girişimciler; başarısız olmaktan korkmama ve yeniden başlamak için aşırı istek duyma, yeni ve geliştirilmiş bir şey yaratmak için öğrendiklerinden ders çıkarma özelliklerine sahiptirler.
Girişimcilik ve girişimcinin öteden beri farklı şekillerde tanımlanmasına karşın giderek bu tanımlarda bazı ortak özellikler görülmektedir. Bu bağlamda girişimcilikte; bir iş fırsatını 3 avantaja dönüştürmek üzere bir işi planlama ve başlatma, bir girişiminin riskini üstlenme ve bir takım yenilikler sağlama gibi özellikler bulunmaktadır. Girişimciler başlangıç tartışmalarında, öz memnuniyet ve öz yeterlik için girişimde bulunan iş insanları olarak tasvir edilirken çağdaş tartışmalarda onlara, yatırımcılara kazanç sağlayacak büyük bir şirket kurma olanağı yaratan yenilikçi bir iş başlatan iş insanları olarak bakılmaktadır. Girişimciliğin, iş okullarının girişimcilik ve girişimcilik becerileri üzerine verdikleri derslerden sonra, profesyonelleştiği görülmektedir ( www.referenceforbusiness.com/).
Gottlieb ‘e göre de bir girişimci; bir ürün ve / veya hizmet için bir fikri olan ya da bu fikri sahiplenen, bu kavramın gerçeğe dönüştürülmesi için her şeyi yapmak üzere aşırı risk almayı sağlayan beceri, irade ve cesarete sahip; bunu insanların istediği veya ihtiyacı olan uygun bir ürün ve / veya hizmet haline getiren kişidir ( in Post, 2017).
Takdir edilir ki her davranış Kurt Lewin’in belirttiği gibi birey ile çevrenin ortak ürünüdür. Bu bağlamda başarılı girişimcilik, girişimcinin özellikleri ve girişimcinin çevresi de dahil birçok faktöre bağlıdır. Görülen o ki girişimcilikte birincil önemde olan girişimcinin yetenekli ve yaratıcı olmasıdır. Fikir, enerji ve yeni bir iş yaratma vizyonuna sahip olan bir kişinin, herhangi bir teşekkülün temel taşı olduğu açıktır. Bir girişimcinin, girişimi için iyi bir fikre dayanması asıldır; ancak yeterli değildir. Bu fikrinin girişimciliğe dönüşmesi için bir eylem planı, bu fikrin filizlenme aşamasından büyüme ve kurumsallaşma durumuna geçeceğini gösteren bir yol haritasının geliştirilmesi gerekir. Ayrıca yeni girişimin uygulamalarını yönetmek üzere yetenekli, deneyimli bir ekip oluşturması gerekir. Unutulmaması gereken girişimcinin; insani, teknolojik, finansal vb. yenilikçi fikirlerini uygulayabilmesi; liberal bir iş ortamında sermaye erişimine ulaşabilmesiyle mümkündür. Bu demektir ki girişimcilik, bir fırsat olarak kar elde etmek için başkalarıyla işbirliği içinde olunan planlama, uygulama ve yönetimi içeren bir süreçtir ( www.referenceforbusiness.com/).
Girişimcilerin ulusal ekonomideki önemini araştıran ilk yazarlardan biri, Harvard ekonomisti Joseph Schumpeter’dır. O’na göre girişimcilerin ayırt edici özelliği, yenilikçi olmalarıdır. “Mevcut bir kaynakta yeni bir ‘üretim fonksiyonu’ bularak, önceden bilinmeyen bir araçla bir kaynağın değer üretebileceğini göstermek girişimci yeniliktir.” Yenilik; ürün tasarımında, firmanın örgütlenmesinde, pazarlama cihazlarında veya süreç tasarımında yapılabilir. Bununla birlikte, yenilik, girişimciyi diğerlerinden ayıran şeydir (Schumpter, 1934). Harvard'ın bir başka profesörü Arthur Cole de girişimciliği, karlı bir iş başlatmaya, sürdürmeye ve geliştirmeye yönelik amaçlı bir faaliyet olarak tanımlamıştır. Bu tanımın çarpıcılığı, yeni bir ticaret örgütü yaratmanın girişimcilik olarak değerlendirilmesidir. Görüleceği üzere Cole'un girişimcisi, kâr amaçlı örgütlerin maddi kazanç arayan kurucusudur. Oysa Schumpeter tüm örgütsel faaliyetlerde geniş anlamda kar elde edilebileceğini belirtmiştir. Diğer bir deyişle O’na göre kârın mutlaka dolar ve kurda olması gerekli değildir. Benzer şekilde Shapero ve Sokol (1982) da tüm örgütlerin ve bireylerin girişimci olma potansiyeline sahip olduğunu savunurlar. Bu yazarlar, girişimciliği, bir bireyin veya grubun inisiyatif kullanması, kaynak toplaması, özerklik ve risk alması ile karakterize etmektedirler. Görülen o ki; onların girişimcilik tanımı, 4 teorik olarak çok çeşitli işlev ve hedeflere sahip kuruluşların her çeşidini ve boyutunu içermektedir.
Öte yandan “Yenilikçilik ve Girişimcilik” adlı kitabında Drucker’ın (1985) , Schumpeter tarafından ortaya atılan fikirleri bir adım daha ileri götürdüğü görülmektedir. O’na göre Schumpeter'in yenilikçilik (inovasyon) anlayışı, sistematik olarak yöneticiler tarafından iş ve işletme dışı örgütleri canlandırmak üzere üstlenilebilir. Drucker, yönetsel uygulamaları yenilik eylemleriyle birleştirerek girişimcilik değerlerini ve uygulamayı kurumsallaştıracak bir girişimcilik yöntembiliminin yaratılabileceğini savunur. Görüleceği üzere Drucker'ın girişimcilik tanımı, bir örgütte herkes tarafından kullanılabilen sistematik ve profesyonel bir disiplin olarak konuyla ilgili anlayışı, yeni bir düzeye getirmektedri. Drucker, girişimciliği, bir kuruluşun tarihinden bağımsız olarak, varlığının herhangi bir gelişim ve noktasında stratejik olarak uygulanabilecek bir şey olduğunu ileri sürer. Drucker kısaca , girişimciliği, bir iş büyütmenin bir aracı olarak yönetici ve örgüt liderleri tarafından kullanılacak bir araç olarak anlamaktadır. Shapero ve Sokol'ü ve Drucker'ı takiben, 1990'ların sonunda çeşitli girişimcilik bilim insanları, girişimciliğin, artık tek başına bir girişim olmak yerine potansiyel işbirliğine dayalı doğasını kabul etmişlerdir. Diğer bir deyişle girişimcilik ekip çabası olarak görülmeye başlanmıştır. Buna ek olarak, mevcut şirketlerin içindeki yenilikçi işçiler, genellikle girişimciler olarak düşünülmekte ve "girişimciler" olarak adlandırılabilmektedir (www.referenceforbusiness.com/).
Girişimcilikle ilgili bu tanım ve betimlemeler girişimcilik konusundaki kavramların genelde yeni bir iş yaratmak, yenilikler getirmek ve risk almak özelliklerinden birini ya da daha fazlasını taşımakta olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda yeni bir işletmeye başlamak yaygın olarak girişimciliğin merkezi bir unsuru olarak kabul edilse de vazgeçilmez bir özellik değildir. Zira birçok girişimci yeni işe başlarken, birçoğu mevcut şirketleri satın almış ve böylece risk alarak, yenilikler getirerek girişimci özelliği göstermişlerdir. Pek tabii ki girişimciler, işlerine başlangıç noktalarından başlasalar da, mevcut işleri satın alsınlar da, riskleri ile karşı karşıya kalmaktan kaçınamazlar. Girişimciler, zira girişimlerinde önemli yatırımlar yaparak riskleri üstlenmektedirler. Bu nedenle, gayretlerinin sonucuna bağlı olarak kazanç veya kayıplar yaşarlar. Riskler, bir işletmede öngörülemezlikler veya değişkenlikler nedeniyle ortaya çıkarlar. Bu riskler arasında piyasa belirsizlikleri, üretim belirsizlikleri ve kaynak belirsizlikleri önemlidir. Girişimciler, bu riskleri azaltmak üzere genellikle pazar araştırmalarına ve diğer piyasa kanıtlarına dayanan iş ortamı veya pazar hakkında geliştirdikleri varsayımlara dayanarak kararlar verirler.
Unutulmaması gerekli bir nokta da girişimciliğin, girişimde bulunmaya ve bu girişimlerle yaratıcı ve yenilikçi olmaya olanak tanıyan bir ekonomik ve ticari yapıyı gerektirmesidir. Diğer bir deyişle girişimciliğin , büyümek ve kazanç elde etmek için pozitif ekonomik koşullara ihtiyacı vardır (www.referenceforbusiness.com/).
Girişimcilik ve Kişilik
Psikologlara göre girişimciler ayırt edici bazı özelliklere sahiptirler: Yüksek başarı ihtiyacı, içsel denetim odağı ve risk alma eğilimi bunlardan bazılarıdır. Bu özellikler onların girişimci olarak faaliyette bulunmalarını sağlar. Bu bilgiler girişimcilerin büyük ölçüde girişimci olarak yetişmekten-olmaktan ziyade girişimci olarak doğduklarını gösterir niteliktedir (Mason ve Harvey, 2013). Girişimcilik konusundaki en saygın yorumculardan biri olan Jeffry Timmons, "Girişimcilik Zihniyeti" adlı kitabında girişimi, "pratik olarak hiçten bir şey yaratma ve inşa etme kabiliyeti" olarak tanımlamıştır. Bu tanım, girişimcilerin adeta sihirbazlar gibi olmasını, iyi fikirlerden başarılı örgütler yaratması anlamını taşır. Görülen o ki Timmons'un da dediği gibi girişimcilik ortak anlayış olarak bazı efsanelere dayanmaktadır. Bu efsanelere göre girişimciler neredeyse sihirli bir şekilde iş başarısını yaratma yeteneklerine sahiptirler : Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nin simgeleri haline gelen büyük girişimciler, Kral Gillette, Bayan Fields, Albay Sanders, Ray Kroc, Steven Jobs, Mary Kay, Ben and Jerry ve Bill Gates gibi popüler övgüler alan erkekler ve kadınlar, Amerikan iş mitolojisinin ışığında yerini almıştır https://www.referenceforbusiness.com/.
Girişimcilerin, diğerlerinden farklı kişiliklerinin olduğuna inanılır. Peki girişimcileri diğerlerinden ayıran sahip oldukları "doğru şeyler" nelerdir? Başarılı bir girişimci olmak için gerekenleri genellemek zor olsa da, bazı kişilik özelliklerinin diğerlerinden daha baskın olduğu görülmektedir. Girişimciler genellikle iddialı, kendinden motive, verimli, çalışkan, iş ve kaynaklarını planlayabilen ve takip eden, algılayan, risk almak isteyen ve işlerine, çalışanlarına, müşterilerine ve müşterilerine bağlılık gösteren kimselerdir. Başarılı bir girişimci için bu kişilik özellikleri yeterli mi? sorusuna "Girişimcilik: Metinler, Davalar, Notlar" kitabında Robert C., girişimcilerde daha az belirgin ve geliştirilmesi gerekli özelliklerden söz etmektedir. Bunların arasında yaratıcılık ve belirsiz durumları tolere etme becerisi gelmektedir. Takdir edilir ki zor sorunlara yaratıcı çözümler getirebilme, zor ve belirsiz bir işi yapabilir kılma, benzersiz çözümleri bulma yeteneği başarının anahtarı olabilir. Kaçınılmaz olarak, iş ya da pazar koşullarının değişmesi belirsizliğe neden olacaktır. Bu durumda yaratıcı olmak, girişimcilerin yeni ve belirsiz durumlarda işletmelerini daha başarılı bir şekilde yönetmesine olanak tanır. Onun için de girişimcide belirsizliğin bir örgüte getirdiği baskıyı değerlendirme yeteneği olmalıdır; aksi halde girişimci kendi amacını gözden kaçırabilir. Kişisel tecrübe ve çalışma geçmişi, kişilik özellikleriyle etkileşerek girişimci ruhunu ortaya çıkarmada etkili olabilir (www.referenceforbusiness.com/).
Girişimcilik Süreci
Girişimcilerin, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki büyük girişimcilerin etrafında efsaneler geliştirilmiş, onların bireysel kişiliğine, müreffeh bir örgüt oluşturmak için yaptıkları işlerden çok daha fazla odaklanılmıştır. Ancak başarılı girişimcilerin, örgütlerini inşa etmek için çok çaba sarf etmekte oldukları ve iş başarısı ile sonuçlanan bir süreci üstlenmeye çalıştıkları gözlenmektedir. Bu kolay bir iş değildir. Zira başarılı yeni girişimler, sihirli bir şekilde ortaya çıkmamakta; aksine planlanmakta, yaratılmakta ve yönetilmektedir. 6 Başarılı bir girişimci olmak için geçilmesi gereken aşamaları anlamak önemlidir. Tüm girişimcilerin, girişimlerini yaratma sürecinde üç genel aşamadan geçtikleri söylenebilir https://www.referenceforbusiness.com/.): ,(1) Fikirlerin üretildiği planlama aşaması, (2) gerekli kaynakların elde edildiği ve işin fiilen başlatıldığı uygulama aşaması ve (3) iş girişiminin yönetimi aşaması. Uygulamalar göstermektedir ki bu üç aşama üst üste de gelebilir ve bir girişimcinin bir seferde üç aşamayı tamamladığı zamanlar olabilir. Dahası, bu aşamalar zorunlu olarak takip edilmemektedir. Bununla birlikte, ilk aşamada alınan kararlar, örgütsel faaliyetin geri kalanı için çerçeve oluşturma eğilimindedir. Bu aşamalar kısaca aşağıda tartışılmaktadır. ,
Planlama. Girişimcilikte ilk aşama olarak girişimcilik fikri üzerinde iyi düşünülmeli; bu konudaki motivasyon ve kararlılık test edilmelidir. Bunun için de girişimci neden işe girmek istediğini, hangi tür işletme becerilerine sahip olduğunu ve hangi ilgi alanlarını çekici bulduğunu kendisine sormalıdır. Bu aşama çok önemlidir; zira bir iş girişiminde bulunmak her şeyden önce mal ve parayı riske etmektir. Literatüre göre insanların başarı ve başarı ölçme tanımları farklıdır. Girişimciler için başarı; para kazanmaktan ve sadık bir müşteri kitlesi kurmaktan sevdikleriyle daha fazla boş zamana sahip olmaya kadar değişik anlamlara gelebilmektedir. Business News Daily, 16 girişimciye kişisel başarı tanımlarını sormuş ve şu yanıtlar alınmıştır (https://www.businessnewsdaily.com/8902-entrepreneurs-definesuccess.html);
Başarı, yaşamını kendi yolunda tüketebilmektir.
Fikirler ve çalışma sayesinde kendisi için bağımsızlık ve özgürlük yaratmaktır.
İçsel bilgisini dinleyip onu takip edecek kadar cesur olmaktır. Bir fikri düşünmek ve onu karlı bir şirkete dönüştürmektir.
Gerçek tutku ve amacı keşfetmektir.
Bir iş-yaşam dengesi yaşamak ve aile ve arkadaşlara zaman ayırmaktır.
Finansal özgürlük, esneklik ve koşuşturmanın bir kombinasyonudur.
Bu görüşler girişimcilerin üzerinde anlaşmaya vardıkları ortak bir başarı tanımının olmadığını göstermektedir. Yine de görüşler bazı ortak hedeflerin olabileceğini göstermektedir: Bağımsızlık, özgürlük, cesaret, kar, kendini deneme ve keşfetme, iş-yşam dengesini kurmak bunlar arasındadır. Bu bulgular, girişimcilik sürecine derin kişisel içgörü ve bilgi ile başlamak gerektiğini işaret etmektedir. Girişimcilik sürecinin planlama aşaması aynı zamanda girişimcinin izleyeceği fırsatla ilgili fikir üretmesi örneğin kuruluşun pazarda yer bulabileceğinin öngörülmesi zamanıdır. Bu şamada piyasanın üretilmesi düşünülen bu ürüne veya servise ihtiyaç duyup duymadığı, bu ürün veya hizmetin pazarda rekabet gücünün olup olmadığı, ürün veya hizmet için potansiyel pazarın ne kadar büyük olduğu, işi kurmak ve çalıştırmak için ne kadar sermaye gerektiği, rakiplerin kimler olduğu da araştırılmalıdır.
Uygulama. Planlama aşaması tamamlanmışsa girişimciler gerekli kaynakları toplayarak planlarını uygulamaya başlayabilirler. Takdir edilir ki yeterli kaynağa sahip olmadan fırsat asla girişimci için para kazandıran bir iş haline gelmez. Kaynak toplama aşamasında girişimciler, fırsattan yararlanacakları araçları bir araya getirmeye başlarlar. Uygulanabilir bir örgüt oluşturmak için, bireysel bir girişimcinin, kaynakları avantajlı ve verimli bir şekilde bir araya getirmesi gerekir. Genel olarak girişimciler, sermaye, insan / yönetim ve zaman olmak üzere üç tür temel kaynak toplamaya çalışırlar. Bu kaynakların önemi aşağıda kısaca tartışılmaktadır.
Sermaye. Sermaye; nakit (hisse senedi veya krediler), entelektüel (patentler, ticari markalar, marka adları ve telif hakları) ve teknik (rakiplerin yapamayacağı veya üretemeyeceği tasarım veya üretimdeki yenilikler) olabilir. Bu nedenle, kaynaklar; bir küçük işletme yönetimi kredisinden, dağıtımcılarla (distribütörlerle) veya satış temsilcileriyle sözleşme imzalamaktan, büro alanında bir kira sözleşmesi imzalamaya kadar her şeyi ifade edebilir.
İnsan kaynakları. İnsan kaynakları; girişimcinin yeni kuruluş çalışanları ile ücretli ve ücretsiz danışmanlar olarak fırsattan yararlanmasına yardımcı olacak bireyleri kapsar. Bir bilgisayar sistemleri yöneticisi veya bir pazarlama yöneticisi veya iyi bir muhasebeci, girişimcinin kendi iş ekibini kurmak için kullanacağı insan kaynağı olabilir.
Zaman. Bir girişimcinin kullanabileceği kaynaklardan belki de en önemlisi zamandır. Zira bir fırsat belirdiğinde, sonsuza dek sürmez. Deyim yerinde ise gelecekte bir süre sonra kapanacak bir "fırsat penceresi" vardır. Örneğin, patentli bir teknolojik yeniliğe (inovasyona) dayanan bir iş, patentin süresinin dolmasına ve rakiplerin yeniliği kopyalayabilmesine dek sürer. Pek tabii ki patentin süresi dolduğunda, işletmenin sahip olduğu rekabet avantajı azalacak veya yok olacaktır. İşletmeyi yöneten girişimci, potansiyel rakiplerin işin kârlı olduğunu (veya olacağını) fark etmesine dek geçen zaman çerçevesinde - fırsat penceresi - kaynakları yönetmeli ve böylece rekabetin tehdidinden kurtulmalıdır. Fırsatı kullanabilme zamanı, girişimcinin yönetmesi gereken başka bir boyuttur. Deyim uygunsa pencere açık kalırken girişimci fırsatı değerlendirmek zorundadır. Anlaşılacağı üzere zaman olgusu girişimcinin doğru yerde olduğu kadar doğru zamanda olmasını da gerektirmektedir.
Yönetmek. Girişimcinin işi, bir iş girişimi başlatıldıktan sonra bitmez; girişimciliğin üçüncü aşaması olarak yeni girişimi yönetme aşamasına girer. Beklenen girişimcinin sadece kendisi için vizyoner olmaktan çıkıp iş dünyasına vizyoner liderlik eder hale gelmesi, bu nedenle de faaliyetlerini daha fazla çeşitlendirmesidir. Zira girişimcilik süreci, girişimcinin faaliyetlerini, dinamik bir işin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde değiştirmesini gerektirir.
Girişimcilik Rolleri
Girişimcinin değişen rolleri konusunda Bird girişimcilik rollerini incelemiştir. O’na göre çoğu girişimcinin doldurduğu ilk rol, kuruluşun yaratıcısı olmaktır. Örgütün başlatıcısı olarak, girişimci örgütün felsefesini belirler, stratejik odağı kurar ve yeni çalışanları eğitir. Bu rolde girişimci, gelişmekte olan kurum kültürünün temelini oluşturur. Girişimcinin doldurması gereken bir diğer rol ise, destekleyiciliktir. Girişimci; finansal destekçiler, potansiyel müşteriler, 8 çalışanlar, tedarikçiler ve diğerleriyle irtibat halinde yeni girişim şirketinin baş satış temsilcisi olarak hareket etmelidir. Birçok durumda girişimci, örgütteki diğerlerine bir rol modeli veya mentor olarak görev yapar. Kurucu olarak, girişimci genellikle topluluk üyelerine ya da çalışanlarına danışmanlık ya da rehberlik sağlamaya çalışır.
Çok sayıda girişimci rolü üstlenebilmekten daha önemlisi girişimci, liderlik faaliyetleri ile kendi yönetim görevlerini dengeleyebilmelidir. Liderlik önemli stratejik kararlar vermeyi gerektirir. Liderler başarılı bir örgüte yol açacağına inandıkları şeyleri yapmaya çalışırlar. Buna karşın yöneticiler, işin günlük operasyonlarıyla daha çok ilgilenirler. Kısaca yöneticiler kaynak güdümlü, liderler ise fırsat odaklı çalışırlar. Bu güvencesiz bir ilişkidir; ne var ki girişimcilerin kendi örgütlerini inşa etmek için hem yönetici hem de vizyoner olması beklenir. Bu çerçevede başarılı bir girişimci, yönetimin ayrıntılarına kapılmaktan kaçınmak zorundadır, aksi halde yeni girişime rehberlik edecek misyonun bakışını kaybedebilir. Yeni girişimin misyonu, girişimcinin, örgütün yaşamı boyunca girişimci olmaya devam etmesi durumunda yerine getirilebilir. Bu demektir ki yenilik, girişimin birincil stratejisi olmalıdır. Bu noktada Drucker, girişimin yeniliğe (inovasyona) ve değişimin getirdiği olanaklara açık olması gerektiğine dikkat çekmektedir. Değişim, bir işletmenin girişimci kalması için pozitif olarak görülmelidir. Bu nedenle, girişimci bir örgütün yönetimi, yeniliği teşvik eden ve yenilik yapanları ödüllendiren politikalar oluşturmalıdır.
Girişimcilik Kuram ve Modelleri
Girişimcilik kuramlarının Yirminci Yüzyılın başlarında geliştirildiği anlaşılmaktadır. Başlangıç olarak iki temel kuramın geliştirildiği görülmektedir. Bunlardan “Genel Girişimcilik Kuramı”, Knight (1921), Schumpter (1934) ve Kirzner’in (1973) çalışmalarına dayanmaktadır. Shane (2003), “Genel Girişimcilik Kuramı” adlı kitabında girişimciliğin çerçevesini çizmekte ve genel girişimcilik kavramına “birey –fırsat bağlantısı “( individual - oppurtunity nexus)” adını vermektedir. Bu kurama “keşif kuramı” da denmektedir. Kuramının merkezi tezi şudur: Fırsatlar, tercihler sadece girişimcilik bilim insanlarına (scholars) özgü değildir. Diğeri de gerçekte alternatif bir genel girişimcilik kuramı olan , “Girişimcilik Yaratıcılığı Kuramıdır [ Creation Theory of Entrepreneurship]” (Alvarez ve Barney, 2007).
Genel girişimcilik kuramı. Öz olarak fırsatları, girişimcilere ve karar verme ortamlarına ilişkin sayıltıların bir kombinasyonu olarak görür. Bu kuramsal perspektif entelektüel köklerini Kirzner’de (1973) bulmuş; ancak Shane (2003) tarafından gözden geçirilmiştir. Bu kuram, fazla duyarlı ve uyanık insanların risk koşullarında nesnel fırsatları kullanma yeteneğini vurgular. Bu kuramın merkezi sayıltısına göre fırsatlar objektif fenomenlerdir; uyanık insanlar tarafından keşfedilmeyi beklerler. Bu insanların bu fırsatları iyiye hatta kötüye kullanması durumunda onlara “girişimci” adı verilir. Fırsatlar varsa bazı insanlar bir dönemde ekonomik zenginliğe götüren eylemlerle meşgul olurlar ki bunlar girişimci kimselerdir( Helfat ve Barney, 2004). Pek tabii ki bu tür fırsatların varlığı farklı endüstri ve pazarlarda yapısal zenginliklere bağlı olacaktır.
Girişimcilik yaratıcılığı kuramı. Kısaca yaratıcılık kuramı denebilir. Genel Girişimcilik Kuramına alternatif bir girişimcilik kuramı olarak yaratıcılık kuramı entelektüel köklerini Schumpter’e (1934) dayandırır. Kuram sonraları Gartner ( 1985, Loasby (2002), Casson (1982), Longlois ve Cosgel’in (1993) çalışmalarıyla gelişme kaydetmiştir (akt., Alvarez, ve Barney, 2007). Kuramın merkezi sayıltısı şudur: Fırsatlar objektif olarak var olmazlar; aksine bireyler ekonomik zenginliğe ulaşmak üzere araştırdıklarında ortaya çıkarlar. Demek ki fırsatlar bireylerin ekonomik zenginlik elde etmek üzere yaptıkları araştırmalarda ortaya çıkar. Dahası bu araştırma süreci, geleneksel fırsat maksimizasyonu ve maliyet minimizasyonu tarafından yönetilmez ( Kohn ve Shavell, 1974). Pek tabii ki bu arama süresi belirsizlik taşır; onun yönü, süresi ve ürünü belirsizdir; ancak süreç içinde adım adım ilerledikçe fırsatlar görülebilir.
Görüleceği üzere bu kuramlar birlikte bir taraftan girişimcilik alanını kucaklamakta, öte yandan sayıltılarının bir ortamda uygulanabilirliği ampirik olarak sınanabilmektedir. Takdir edilir ki girişimcilik gerçeğine bu kuramlardan biriyle yaklaşılması bu gerçeğin bazı yönlerinin görülmemesine neden olabilecektir. Buna karşın bu kuramların birlikte uygulanması, gerçeğin daha iyi analiz edilmesine imkan verecektir. Şu da mümkün; birer alternatif olarak Genel Girişimcilik Kuramı yaratıcılık Kuramı için Yaratıcılık Kuramı da Genel Girişimcilik Kuramı için alternatif bir hipotez olarak ifade edilebilecektir. Geliştirenlere göre bu iki kuram teleologictir2 ; dolayısıyla teleologic olmayan altrnatif kuramlar da geliştirilebilir. Bu kuramlar aynı zamanda karakter olarak evrimseldir (evolusionary) dolayısıyla girişimcinin karar verirken spesifik amaçları gerçekleştirmesini aramazlar.
Sosyal girişimcilik modeli. Mair ve Noboa’ya (2006) göre, sosyal girişimcilik bağlamının çeşitli boyutları, “Planlı Davranış Kuramı” ve girişimcilikte kullanılan geleneksel önlemlerin uyarlanmasını gerektirir. Bu araştırmacılar sosyal girişimcilik niyetinin dört öncüsünü şöyle sıralarlar ( Hockerts, 2017) :
Davranışa yönelik tutumların temsici olarak empati,
Sosyal normların temsilcisi olarak ahlaki yargı,
İçsel davranış kontrolünün temsilcisi olarak öz-yeterlik ve
Dışsal davranış kontrolünün temsilcisi olarak algılanan sosyal destek.
Bu dört öncülün sosyal girişimcilik niyetine etkisine Shapero ve Sokol’a (1982) göre “algılanan arzu edilebilirlik” ve “algılanan fizibilite” değişkenleri aracılık etmektedir. Bu demektir ki girişimcilik niyetinin oluşumuna empati ve ahlaki yargının etkisi, algılanan arzu edilebilirlik, öz yeterlik ve niyet üzerine algılanan sosyal destek aracılığı ile çogaltılabilir ( Mair ve Noboa, 2006).
Girişimcilik duygusu sosyal modeli. Özellikle de girişimciliğin negatif etkisinin (affect) konu edildiği araştırmalarda öncüller olarak psikolojik ve ekonomik öncüller
________________________________________________________________________________
Teleoloji, amaç veya amacı doğrultusunda bir şeyin bir nedene bağlanması veya açıklamasıdır. Yaşamın, tarihin, varoluşun bir amaca yönelik olduğu iddiasındaki düşünce biçimidir.
araştırılmış; ancak işin sosyal öncülleri ihmal edilmiş durumdadır. Oysa “yükleme (attribution ) kuramı”na dayanarak girişimcilik takımı üyelerinin görevlerini yaparken oluşan negatif etkilerin nedeni olarak; ilişki ve görev çatışması, sosyal boyutlar olarak araştırılabilir. Alan ve laboratuvarda yapılan iki çalışma, belirsizliğin, çatışmaya olan negatif etkisinin azaldığını buna karşın takımdan doyumun çatışmaya negatif etkisinin artış gösterdiğini ortaya koymuştur (Breugst ve Shepherd, 2015).
Ekipler arasındaki ilişki ve görev çatışmalarının yol açtığı duygusal tepkileri kuramlaştırmak için yükleme kuramına (Weiner, 1985, 1995) dayanılmıştır. Merkezi yükleme kuramına göre, bireyler, başarıları ve başarısızlıkları için açıklama yapma eğilimi içendedirler. Bu çerçevede, yetenek gibi dâhili, görev zorluğu gibi dışa karşı, kişilik gibi kararlı, şans gibi kontrol edilemez ve çaba ve hastalık gibi görece kontrol edilebilir faktörlerin bireylerin etkileri, motivasyonları ve davranışları üzerinde güçlü şekilde etkili olduğu ifade edilir (Harvey, Madison, Martinko, Crook ve Crook, 2014; Weiner, 1985). Kuramı iş yaşamının sosyal bağlamına uygulayarak Eberly, Holley, Johnson ve Mitchell (2011) “ilişkisel yükleme” kavramını geliştirerek içsele karşılık dışsal boyutu önermişlerdir. İlişkisel yüklemeler, odak bireyin ilişki içinde bir olayın nedenini açıklamak üzere yaptığı açıklamalardır. Örneğin bir girişimci, takım bağlamında başarısız performans gösteren bir bireyin başarısızlığını, içsel yükleme olarak prototip testini yapanlara yükleyebilir. Benzer olarak takımda performans yetersizliği, takımda iletişimin olmadığına yüklenebilir.
Bu araştırmacılar sosyal girişimcilik modelini geliştirmiş ve yukarıda söz edildiği gibi biri sahada diğeri laboratuvarda yapılan çalışmalar olarak iki çalışmada test etmişlerdir. Çatışmada aktif girişimci ekipler ve duruma göre oluşturulan (ad hoc) ekiplere ilişkin ilginç bulgular elde edilmiştir. Bulgulara göre ilişkisel çatışma, pozitif olarak bireyin negatif duygusuyla ilişkili bulunurken görev çatışmasının etkisi karışık (mixed) tır. Görev çatışması alan araştırmasında negatif duygusuyla pozitif olarak ilişkili bulunurken laboratuvar araştırmasında ya ilişkili değil ya da negatif olarak ilişkili bulunmuştur. Bu araştırmalar girişimcilik duygusunu anlamada sosyal bağlamın etkisini ortaya koymaktadır. Bu çalışmalar ayrıca çatışma ile negatif duygular arasındaki ilişkileri ve bu ilişkilerde çevrenin ve takım bağlamının etkisini anlamaya yardımcı olur niteliktedir. Öyle ki çatışma, tutarlı bir şekilde negatif etkilerde artışla ilişkili bulunurken görev çatışma örüntüsü modeli duruma bağlı olarak negatif duyguda artış ve azalmayla ilişkili bulunmuştur. İlginç olan bulguların, belirsizliğin pozitif sonuçlarını ( çatışmanın negatif sonuçlarını azaltmak gibi) göstermesidir. Bu örüntü sadece girişimci takımların etkileşiminin bireysel negatif duyguyu etkilemediğini aynı zamanda bağlamın duyguları şekillendirmede hayati bir rol oynadığını göstermektedir. Böylece girişimcilik duygusu sosyal modeli, girişimcilik duygusu, çatışma, belirsizlik ve takımdan doyum arası ilişkilerin anlaşılmasına katkıda bulunabilmektedir.
Stratejik girişimcilik modeli. Girişimcilerden; yenilikleri geliştirmesi, müşteri ihtiyaçlarını karşılaması ve fırsatları tanıyarak, değerlendirerek ve kullanarak ekonomik büyümeyi teşvik etmesi beklenir. Bu çerçevede girişimcilerin bu hedeflere nasıl ulaştıklarına dair yeterli bir bilimsel anlayış henüz gelişmiş değildir. Örneğin girişimcilerin bazı faaliyetleri 11 neden rasgele sürdürdüğü konusunda pek bir açıklama yoktur. Bu kaygıları gidermek üzere girişimcilik sürecindeki bilişsel ve davranışsal etkileri belirlemek üzere duyu ve yapı perspektiflerini birleştiren bir çerçeve sunulmuştur (Pryor, Webb, Ireland ve Ketchen, Jr. , 2015). Bu çerçevede, girişimcilerin sonuçta müşterileri için değer yaratmak üzere yetenekler geliştirerek ve dağıtarak fırsatları takip etmelerinin önemi vurgulanmıştır.
Sözü edilen model girişimcilerin girişimcilik sürecine katılımını etkileyen bilişsel ve davranışsal boyutları açıklamak üzere bir çerçeve sunmaktadır. Çerçevede davranışsal boyut üç aşamadan oluşmaktadır. Bunlar; anlamlı (signification) scriptler, yasal scriptler ve baskın scriptlerdir. Çerçevenin bilişsel boyutu da üç aşamadan oluşmaktadır. Bunlar: dikkat (attention) amaçların yapılaşması aşamasıdır ki script oluşturma aşaması bunda önemli rol oynar. Seçmede (selection), fırsat ve çözümlerin kavramlaştırılması yapılır; bu aşamada yasal scriptler önemli rol oynar. Tutma (retention) da ise yetenek oluşturma ve sonlandırma yer alır. Bu aşama da baskın scriptlerce etkilenir. Girişimciler daha sonra, hakimiyet senaryoları tarafından yönlendirilen çözümleri piyasaya sunmak için kaynakları harekete geçirirler.
Burada sunulan model, girişimcilik araştırmaları bulgularını, anlamlandırma ve yapılanma perspektifleriyle birleştirerek, bireysel fırsat ilişkisinde girişimcileri etkileyen eşzamanlı bilişsel ve davranışsal mekanizmaları anlamak için birleşik bir çerçeve sağlama aracı olarak hizmet etmektedir. Bu noktada “girişimcilerin müşteriler için güvenilir bir şekilde değer yaratabilecek bir organizasyonun oluşumuna yol açan etkileşimli, yinelemeli etkinlikleri sunmaları önemlidir. Bu bağlamda senaryo dizileri geliştirmek girişimcilerin kullandığı en önemli araçlar arasındadır. Scriptler, girişimcilerin nasıl davranıp etkileşimde bulunacaklarını tanımlamaya yardımcı olur. Böylece girişimciler pazar ihtiyaçlarını tam olarak anlayabilir ve bu ihtiyaçları çözme araçlarını geliştirebilirler. Bu senaryolar girişimcilere, yeni girişimleri için etkili yeni girişim yetenekleri yaratmada yardımcı olabilir. Ayrıca da benzer senaryolara sahip olan girişimcilerin farklı fırsatları ve çözümleri nasıl kavramsallaştırdıklarını gösterebilirler (Pryor, Webb, Ireland ve Ketchen, Jr. , 2015). Girişimcilik, belirsizlik bağlamında ortaya çıkan bir süreçtir (Alvarez ve Barney, 2005). Girişimcilerin öz- fırsat kavramsallaştırmaları, belirsizlik durumunda fırsatın ne olduğunu ve fırsattan nasıl yararlanılabileceğini belirleyen kendine özgü çözümleri temsil eder. Araştırmalar, girişimcilerin belirli bir sistemlilik içinde hareket etmediklerini girişimcilik yolunu takip etmediklerini ve bunun yerine fırsatları değerlendirmek için rastgele davrandıklarını öne sürürmektedir (Carter, Gartner ve Reynolds, 1996). İşte bu model, yaşam ve iş deneyimleri, gözlemleri ve senaryolar oluşturdukları diğer olaylardaki farklılıkları nedeniyle girişimcilerin, davranışlarını yönlendiren ve inançlarını kavramsallaştırmaya yardımcı bilişsel faaliyetlerini kolaylaştıran kendi kendine özgü stoklara sahip olduklarını belirtmektedir. Kendine özgü bireysel düzeydeki özellikler ve bağlamsal faktörler de girişimcilerin davranışlarındaki farklılıkları etkilemektedir. Girişimciler arasındaki bu farklılıklar, girişimcilik faaliyetlerinin tesadüfî tezahürleri gibi görünen şeylere yol açabilir. Girişimcilerin görünüşte rastgele ortaya çıkan olaylar dizisine rağmen (Lichtenstein ve diğerleri, 2007), duyu yapımcılığını ve yapılanma perspektiflerini kullanmaları, araştırmacıların, girişimcilerin fırsat arayışlarını destekleyen ve yönlendiren bileşenleri anlamasına yardımcı olabilir (Pryor, Webb, Ireland ve Ketchen, Jr. , 2015).
Girişimcilik Stratejileri
Potansiyel girişimcilerin ve küçük işletme sahiplerinin tutku derecesinde iş girişimleri ve fikirlerinin olması beklenir. Bu tutkuların arkasında kişisel ve parasal ödüller, geleneksel işveren denetimi olmadan karar verme ve davranma özgürlüğü, insanların bir iş planlaması sürecine başlaması vb. yer alabilir. Ne var ki girişimcilik için bir işe girişme tutkusu yetmemekte özellikle de girişimciliğin başarılı olmasında stratejik plan ihmal edilmemesi gerekli bir araç olarak bulunmaktadır.
Ne yazık ki yeni girişimciler genellikle yanlış bir varsayımlar kümesi altında faaliyet gösterebilmekte; etkili stratejik planlamanın önemini göz ardı edebilmektedirler. Ayrıca stratejik plan; tanımlanmış ve zaman kıtlığı, bilgi eksikliği, tecrübe ya da beceri eksikliği, güven eksikliği ya da açıklık ve yüksek maliyet algısı gibi nedenlerle yetersiz ya da eksik olabilmektedir. Oysa günümüz dünyasında kitaplar, web siteleri, küçük işletme sahipleri ile konuşmak, küçük işletme geliştirme merkezleri veya kolej kurslarına kayıt olmak gibi stratejik planlama bilgi ve deneyimlerine ulaşabilmek mümkündür. Bu çerçevede pek tabii ki rekabet avantajı, üstün performans yaratmayı ve sürdürmeyi sağlayan stratejiler geliştirilmelidir (Kulzick, 2012).
Igor Ansoff’un ( 2008) ürün- Pazar stratejisi. Stratejik yönetimin babası olarak bilinir ve mevcut veya yeni pazarlarda bir işletmenin büyümesi için bir ürün-pazar büyüme matrisi aracı geliştirmiştir. Ansoff ‘un matrisinin dört unsuru; pazara girme-nufuz etme ( penetration), pazar genişlemesi, ürün genişlemesi ve çeşitlendirmedir. Bu dört yaklaşım, hem küçük hem de büyük kuruluşlarda birçok iş stratejisi için kullanılabilmektedir. Miles ve Snow'ın “örgütsel tipler” kuramı, mükemmel bir performans sergilemek için, örgütsel stratejiler ve işlevsel stratejiler ile şirketlerin misyon ve değerleri arasında belirgin bir bağlantı olması gerektiğini savunmaktadır (Akt., Kulzick, 2012).
Porter’ın (1980) üç stratejik yaklaşımı. orijinal olarak dar veya geniş pazar kapsamı boyutu ile stratejik güç boyutu etkileşimine dayalı üç stratejik yaklaşım tasarlamıştır: Bunlar maliyet liderliği, farklılaşma ve pazar bölümlemesidir. Bunlardan pazar bölümlemesi dar bir kapsamda bulunurken, maliyet liderliği ve farklılaşmanın temel olarak geniş bir piyasa açılımı vardır. Porter’in bu jenerik stratejileri, KOBİ'lerde geniş çapta araştırılmıştır. Analiz edilen şirketlerden elde edilen veriler, neredeyse hepsinin odak bir strateji kullandığı ve bu yaklaşımın daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyduğunu göstermiştir.
Beş genel strateji modeli. Son yıllarda, hibrid yaklaşımların, strateji türlerini birleştirdiğini ve önde gelen bazı stratejik yönetim yazarlarının, Porter (1979, 2008) tarafından önerilen klasik üç stratejinin genişletilmiş bir versiyonunu, beş genel strateji modeline dönüştürdükleri görülmüştür. Aşağıda kısaca tanımlanan beş jenerik stratejinin her birinin, özelliklerini ve neden bazılarının farklı rekabetçi pazarlardaki iş liderlerine daha çekici gelebileceğini anlamak önemlidir (Thompson, Peteraf, Gamble ve Strickland, 2012):
Düşük maliyet stratejisi: Geniş bir alıcı yelpazesini çeken ürünlerde rakiplere göre ürünleri daha düşük toplam maliyette üretmek için çabalamayı ifade eder.
Geniş farklılaşma stratejisi: Şirketin ürünlerini geniş bir müşteri yelpazesine hitap edecek nitelikte farklı türlerde üretmesidir.
Odaklanmış (ya da piyasada yer alan) düşük maliyetli bir strateji: Dar bir alıcı kesimine odaklanmayı ve maliyet bakımından rakiplere göre daha düşük fiyatlı bir ürün teklifiyle alıcıları kazanmayı öngörür.
Odaklanmış (ya da piyasada güzel) bir farklılaşma stratejisi: Rakiplerin ürün tekliflerine göre insanların spesifik beğenilerini ve ihtiyaçlarını daha iyi karşılayan bir ürün teklifiyle dar bir alıcı kesimine ve rakiplere odaklanmayı öngörür.
En iyi maliyet sağlayıcı stratejisi: Müşterilere, rakiplerine göre daha düşük maliyetle lüks ürün özellikleri sunarak paraya daha fazla değer vermeyi gerektirir.
Görüleceği üzere bu model, Porter'ın geleneksel üç jenerik stratejisini içermekte ve farklılaşma yaklaşımlarını; geniş, odaklanılmış ve odaklanılmış düşük maliyete ayırarak ve aynı zamanda görece hibrit bir en iyi maliyet stratejisini ekleyerek modeli daha da geliştirmekte ve güncellemektedir. Porter beş jenerik strateji türü için kuramsal dayanak sağlamanın yanı sıra, girişimcilerin belirli stratejileri uygulamalarında ortaya çıkabilecek kasıtsız hataları da ana hatlarıyla belirtmektedir. Bunlar arasında ölümcül vizyonlar, yanlış rekabetçilik endüstrisinin cazibesine kapılma, gerçek bir rekabet avantajı içermeme, ulaşılamaz rekabet pozisyonunu sürdürme, büyüme stratejisinden ödün verme ve girişim stratejisini çalışanlara açık bir şekilde iletememe sayılabilir (Kuratko ve Hodgetts, 2004).
Drucker’ın (1985) “fustest with the mostest” stratejisi. Drucker, girişimcilik stratejileri üzerinde çalışan ilkler arasındadır. O’na göre “fustest with the mostest” yaygın olarak kullanılan bir stratejidir. Bu deyim; “ürünleriniz taklit edilebilir; ancak siz rakiplerinizden bir adım önde olmalısınız” anlamına gelmektedir. Bilinenin dışında farklı ve yeni bir ürün ortaya çıkarmak, en yeterli bilim insanlarını, araştırmacıları istihdam etmek, en yeni süreçleri uygulamakla gerçekleşebilir: Fark yaratmak ancak böyle mümkün olmaktadır. Pek tabii ki bu stratejiye göre bir girişim için çok ihtiraslı olmak gerek; ancak bu girişimin risk ve başarısızlık şansının yüksek olabileceği de unutulmamalıdır. Fustest with the mostest stratejisi piyasada lider olabilmek için sürekli ve önemli çaba göstermeyi gerektirmektedir. Bu strateji takdir edilir ki yenilik kaynakları ve dinamikleri hakkında derin analiz ve gerçek bir anlayış gerektirir.
Yaratıcı taklit ve girişimsel judo stratejileri. Literatürden alternatif iki strateji daha tespit edilmiştir: Bunlar “yaratıcı taklit (creative imitation” diğeri ise “girişimsel judo (entrepreneurial judo”). Yaratıcı taklit stratejisine göre taklit (imitation) vazgeçilmezdir. Bu stratejide özgünlük olmayıp başkalarının yaptıklarının yapılması söz konusudur. Ancak bu strateji şunu da öngörür: “Yenilik daha önce onu geliştirenlerden daha iyidir” bu da yaratıcılığa işaret eder. Görüleceği üzere bu stratejide sınırlı bir yenilik vardır. Bu stratejinin fustest with 14 the mostest stratejisine göre riski daha azdır; zira yok olan bir şeyin üretilmesi söz konusu değildir (Drucker, 1985). Girişimci judo (entrepreneurial judo) stratejisi de en az riski, buna karşın en fazla başarıyı hedefleyen bir stratejidir. Bu strateji alışkanlıklara dayalı şu senaryo ile açıklanabilir: Her polis, alışılmış bir suçlunun daima işini aynı şekilde yürüteceğini bilir. Mesela, aynı şekilde kasayı kırar, aynı şekilde yağmalamak istediği bir binaya girmek ister. Bir ölçüde imzasını bırakır. Yakalanmasına yol açsa bile “imzasını” değiştirmez; tekrar ve tekrar aynısını yapar. Alışkanlıklarını tekrarlayanlar sadece suçlular değildir; herkes öyle yapar. Bu durum işletmeler ve endüstriler için de doğrudur. Ne yazık ki alışkanlık devam ettiği sürede liderlik ve pazar kaybına tekrar tekrar yol açar. Tüm girişimcilik stratejileri arasında, özellikle bir endüstride liderlik ve baskınlık elde etmeyi amaçlayan stratejiler arasında girişimci judo pazarları en az riskli ve en başarılı olması muhtemel stratejidir. Girişimci judo her zaman pazar odaklıdır ve pazarın yol açtığı bir stratejidir. Bu stratejiyi kullanmak üzere ilkin üreticiler, tedarikçiler, politikalar gibi endüstrinin analiziyle başlanır. Sonra da görece az riskli; ancak çok kazançlı alternatif bir stratejinin uygulanabilmesi için pazarlara ve yerlere bakılır. Girişimci judo" bir ölçüde özgün yenilik gerektirir. Kural şu: Aynı ürünü düşük maliyetle aynı servisle üretmek, ancak bu ürünün zaten var olandan ayırt edilen bir yanının da olması gereklidir.
Akademik Girişimcilik
Girişimcilik endüstride daha çok kazanma güdüsüyle başlatılan bir girişimdir. Peki akademiyada eğitim, öğretim, araştırma ve toplum hizmeti söz konusu olduğunda ticarileşme uygun mudur? Bu soruya “girişimci üniversite” anlayışı, üniversite araştırmaları yoluyla üretilen bilgi ve teknolojinin de ticarileştirilebileceği yanıtını vermektedir. Diğer bir deyişle bir ölçüde “girişimci üniversite” anlayışı bunu gerektirmektedir. Girişimci üniversite anlayışı, üniversitelerin modern ekonomilerin gelişmesinde önemli rol oynayabileceğini ifade eder. Bu anlayıştaki üniversiteler takdir edilir ki akademik girişimciliği öngörür. Akademik girişimcilik, üniversite araştırma ürünlerinin, üniversitelerin kendileri ve ortakları tarafından ticarileştirilmesini ifade eden şemsiye bir kavramdır. Akademik girişimciliğin özündeki temel faktör; akademik girişimciliğin ardında üniversitelerde bilimsel araştırmaların yapılması ve araştırma sonuçlarından gelir getirebilecek ticari uygulamalara girişilmesidir. Üniversitelerde girişimcilik eylemi için katalizör görevi görmek, gelir getirici ajanlar olarak hareket etmek, akademik girişimciliğin merkezi düşüncesidir (Wood, 2011).
Amerika Birleşik Devletleri'nde akademik girişimcilik hareketi, Federal Hükümetin 1980’de “Bayh-Dole Yasası”nı çıkarmasına dek geri izlenebilir. Bayh-Dole Yasası federal fonlarla yapılan araştırmalardan üretilen entelektüel sermayeyi, fon sağlayan sponsor kuruluştan çok üniversitenin mülkiyeti olarak öngörür. Bu yasa üniversite entelektüel sermayesinin geniş kitlelere transfer edilmesine imkan vermekte, böylece bilginin yayılmasına hizmet etmektedir. Bu yasa aynı zamanda üniversitelere entelektüel sermayelerini saklama ve koruma güveni vermekte, dışarıda yatırımların taklit edilmesinin de önüne geçmektedir. Bu durum üniversitelerde teknoloji transferine ve ticarileşmeye imkan vermektedir. Bugün için neredeyse tüm kamu üniversitelerinin teknoloji transferi ve ticari faaliyetlerde bulunduğu rahatlıkla söylenebilir. Ne var ki üniversitelerin teknoloji transferi ve ticarileşmesine ilişkin literatür, bütünlük göstermekten uzaktır. Zira akademik girişimcilik süreci, anahtar faaliyetler, potansiyel paydaşlar ve kritik başarı faktörleri iyi ifade edilmemiştir. Oysa başarılı akademik girişimcilik bütünsel ve bütünleştirici bir perspektif gerektirmektedir ( Wood, 2011).
Wood akademik girişimciliği, bir süreç olarak modelleştirmiştir. “Süreç Olarak Akademik Girişimcilik Modeli”ne göre üniversitede araştırma yoluyla üretilen ve ticari niteliği olan teknoloji ve bilgi, teknik olarak tanımlanabilir; dolayısıyla bu üretim-süreç tek bir kerede olmaz; çok aşamalı pek çok değişkenin etkili olduğu bir süreçtir. Bu süreçte anahtar aktörler, etkinlikler ve süreci motive eden faktörler yer alır. Sürecin göstergesi ise üniversitede üretilen yeniliktir. Takdir edilir ki bu yeniliği üniversitede araştırma yoluyla üretilen ve ticari niteliği olan faaliyetler üretir. Akademik girişimcilik sürecinin belki de ilk aşaması, anahtar aktörlerin rollerinin açıklıkla belirlenmesi, mümkünse hiçbir aktörün birden fazla rol üstlenmemesidir.
Modelde ikinci aşama yeniliği açıklama ve entelektüel sermayeyi korumadır. Pek tabii ki üniversitelerde yeniliklerin ticarileşmesi, teknoloji transfer ofisleri (TTO) tarafından pazarlanır. TTO’nun misyonu; üniversitenin yeniliklerinin açıklanması, uygun entelektüel sermayenin korumasının sağlanması ve üniversitenin entelektüel sermayesinin dış ortaklara transferine yardımcı olmaktır. Bu nedenle, TTO akademik girişimcilik sürecinde ticarileştirme faaliyetlerinin koordinasyon merkezini oluşturur ve genellikle en merkezi rollerden birini oynar.
Akademik girişimcilikte üniversite teknoloji transferi söz konusu olduğunda TTO ile araştırma bilim insanlarının temel hedefleri her halde farklı olacaktır. TTO’da hedef, ticari getirisi olan ürünleri üretmek olduğundan ekonomik getiri asıl güdüleyici faktördür. Oysa bilim insanları için araştırma, ticari getiriden çok ödül sağladığı için önemlidir. Zira ödül itibar sermeyesinin temelidir. Bu çerçevede TTO’lar gerekli beceriye sahip girişimcileri, ortakları üniversiteye çekmeye gayret eder. TTO girişimci ortakları üniversiteye çektikçe , onlar da üniversite temelli yenilikler ürettikçe üniversite ile ortaklar arasında bir ortaklık doğar. Ancak bu ortaklık; aralarında işbirlikli bir kültür oluşması, üniversitenin araştırma ürünü yeniliğini dış paydaşla paylaşması , dış paydaşın da üniversiteye sadakati pek kolay olmamaktadır. Bu yüzden de üniversiteler “teknoloji lisanslaması”nı tercih etmektedirler. Çünkü lisanslama; pazar hızını artırmakta, çok ortağa izin vermekte, ilişkiler kurmaya fırsat sunmakta ve finansal riski en aza indirmektedir.
Lisanslama yaklaşımının bazı sakıncaları da vardır. Bunlar arasında; üniversite yeniliklerinin çoğu zaman iyi gelişmiş olmaması, lisans ücretlerinin belirsizliği ve kolay belirlenememesi ve araştırma fakültelerinin katılımındaki değişkenlik sayılabilir. Lisanslama yaklaşımına bir alternatif “yaratıcı döndürme (Creating spin-off)” girişimleridir. Bir döndürme tamamen yeni üniversitenin yenilikçiliği etrafında, ya tamamen üniversiteye ait ya da dış ortaklarla kurulan bir işletmedir. Döndürmenin temel bir özelliği, yenilikçiliği keşfeden araştırma fakültesinin genellikle teknolojik alanda yoğun bir şekilde yer almasıdır. Bu döndürme mekanizması, yakın işbirliğine dayanarak üniversiteye günlük işlemlerle ilgili örtük (tacit) bilgiyi aktarma imkanı vermektedir ( Wood, 2011).
Akademik girişimciliğin son aşaması, ticarileştirmedir. Bu noktada, üniversite, fakülte ve endüstri ortakları, yeniliğin ticarileştirilmesine lisans anlaşması ya da döndürme sistemiyle karar verirler. Bu konuda devam eden birçok faaliyet söz konusudur: Temel kaynakların güvence altına alınması, kapital, araştırma ve geliştirme, pazar araştırması ve pazarlama faaliyetleri ve gelişen anahtar ağlar ve dağıtım kanalları gibi. Burada odak, endüstri ortaklarına 16 doğrudur. Lisans hakları ile ilgili ya da dönüştürmenin öngördüğü yeni girişimin gerektirdiği pek çok etkinlik örgüt içerisinde gerçekleştirilmektedir. Ticarileştirme aşamasında ayrıca formel ya da informel etkili olan pek çok katılımcı ( banker yatırımcı, tedarikçi, çalışan vb.) yer alır.
Yorumlar
Yorum Gönder